10 Temmuz 2019 Çarşamba

Evcilleştirme süreci, köpeği insanlaştırdı





Evcilleştirme süreci, köpeği insanlaştırdı

Köpek, insana şempanzeden daha çok benziyor. Bilim adamları köpeğin ilk olarak hangi tarihte ve nerede evcilleştirildiğini tartışadursun, son araştırmalar köpeğin iyice insanlaştığını gösterdi.

Çok değil, bundan 15-20 yıl öncesine kadar köpekler sadece sokaklarda dolaşan, çöplerle beslenen zaman zaman da insanlara saldıran tehlikeli varlıklardı. Kuduz tehlikesine karşı belediye görevlileri tarafından acımasızca vurulur ya da zehirli köftelerle zehirlenir ve çöp kamyonlarına fırlatılarak toplanırdı. Bu tavır azalarak da olsa sürüyor.

Fakat son yıllarda birdenbire moda olmaya başlayan evde köpek besleme alışkanlığıyla birlikte köpeklere yapılan eziyetler azalır gibi oldu. Öyle ki bir zamanlar hor görülen, taşlanarak kovalanan zavallı köpek bugün daha çok büyük kentlerin seçkin semtlerinde ailenin önemli bir bireyi haline geldi. Özel kuaförleri, tuvaletleri ve otelleri var. Hatta sahibinin mesleğine özenerek gazeteciliğe başlayan bir köpek yazarımız da insanlara akıl veriyor! 

Ülkemizde köpek- insan dostluğu yeniden keşfedildi. 

Taş devri sonu
Oysa bu dostluk çok eskilere dayanıyor. İsveçli moleküler biyolog Peter Savolainen’ın son araştırmasına göre, insan ve köpek arasındaki ilk yakınlaşma bundan 15 000 yıl önce doğu Asya’da başlamış. Savolainen’ın Kunming’deki (Çin) kalıntılar üzerindeki analizi, yüz kiloluk Sen Bernar köpeğinden, basık burunlu ve salyalı buldok ve çevik tazı köpeğine kadar tüm cinslerin tek bir gen havuzundan doğduğunu gösteriyor. 

Analiz, yalnızca anneden mitokondrilere geçen kalıtımın incelenmesine dayanmakta. Avrupa, Asya, Afrika ve Asya’da incelenen 654 köpeğin verileri 38 Avrasya kurduyla karşılaştırıldığında, köpeğin taş devrinin sonlarına doğru evcilleştirildiği anlaşılmış. 

En eski köpek kalıntısını bulduklarını iddia eden arkeologlar ilginç bir biçimde birbirinden farklı tarihler veriyor. Anadolu’daki en eski köpek belgesi M.Ö.9000 yılına ait. Neolitik dönem insanları Çatalhöyük’teki bir tapınak duvarına avcıyla köpeğini birlikte resmetmişler. 

İtalyan araştırmacılar, DNA analizleri sonucunda kurdun 10 000 -14 000, köpeğin ise yaklaşık olarak 3500 yıllık bir geçmişi olduğunu açıkladılar. En eski köpek kalıntısını bulduklarını iddia eden Alman bilim adamları Ren kıyısındaki Oberkassel buluntu yerinden çıkarmış oldukları bir köpek çenesinin 14 000 yıllık olduğunu savunuyorlar. 12 000 yıllık bir mezarda bir kadınla birlikte gömülen köpek yavrusunu değerlendiren Tel Aviv Üniversitesi’nden Tamar Dayan’a göreyse bu buluntu, köpeğin ilk kez Yakındoğu’da evcilleştirildiğine işaret etmekte. 

Kurt mu çakal mı
Tartışmalar köpeğin ilk atası üzerinde de aynı şekilde sürüp gidiyor. Köpek hangi hayvandan türemişti? Kurt mu çakal mı? Sırtlan mı kır kurdu mu? Yoksa tilki mi? İki yüz yıl önce kurtta karar kılan Fransız araştırmacı Georges Louis Buffon, kurt ve köpeğin ortak bir atadan türediğini düşünürken, Charles Darvin çakalla birlikte birkaç soy üzerinde duruyordu. Köpeklerin soyağacına çakalı ekleyen diğer bir bilim adamdı da Konrad Lorenz idi. 

Los Angeles Üniversitesi evrim genetikçilerinin araştırmaları sayesinde bu karışık soyağacı tablosu beş yıl önce çözülür gibi oldu. Savolainen’in de dahil olduğu bu ekip tüm köpeklerin bir avuç dişi kurttan türediğini söylüyordu. 

Fakat araştırmacılar tarihlendirme konusunda hata yapmışlardı ve bu soyağacı tablosuna göre kurt ve insanın dostluğu 135 000 yıl önce başlıyordu. Savolainen şimdi bu tarihi yeni araştırmalara dayanarak 120 000 yıl ileriye aldı. Dahası, insanın 15 000 yıl önce köpekle yakınlaşmış olduğu yeri de buldu. 

Araştırmacı doğu Asya ırklarında en büyük farklılıklara ulaştığından ilk köpeğin bu bölgede evcilleştirildiğinden emin.

Bering’den ABD’ye
Hatta ‘Husky’ (Eskimo köpeği) veya Ternöv köpeği gibi Yeni Dünya ırklarının bile Çin kökenli olduğu düşüncesi Amerikalı evrim biyoloğu Jennifer Leonard tarafından da desteklenmekte. Leonard, Amerika’daki köpek ırklarının sanıldığı gibi Amerikan boz kurdundan türemediğini, bunların 10 000-15 000 yıl önce henüz bir köprü görevini gören Bering Boğazını geçen insanlarla birlikte kıtaya getirildiğini savunuyor. 

Tüm bu bilgilerin ötesinde köpeğin evcilleştirilmesi başlı başına büyük bir başarıydı. Sonuçta insanoğlu o zamandan bu yana, köpeğin narin yapılı atasından birbirinden farklı boyda köpek cinsleri yetiştirdi. 

Ayrıca daha sonraları evcilleştirilen, at, koyun, keçi, kedi ve ineğe göre köpek, ehlileştirme sürecinde bugüne değin sanıldığından çok daha fazla insanlaştırıldı. 

Şempanze ve köpek
Harvard Üniversitesi ve Almanya Leipzig Max-Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü (EVA) bilim adamları, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundular. Science dergisinde yayımlanan bu araştırma, köpeğin insana şempanzeden bile daha çok benzediğini söylüyor. 

‘Tabii ki bir dereceye kadar’ diyor EVA direktörü Michael Tomasello. Ekip, köpek, maymun ve kurdun, davranışlarımıza ne şekilde reaksiyon gösterdiğini incelemiş. Bu amaçta iki benzer kaptan birinin altına yiyecek konmuş ve araştırmacılardan biri içinde yiyecek bulunan kabın üzerine hafifçe vurduktan sonra kaba işaret etmiş. Sürpriz bir biçimde bu ipucunu kavrayan sadece köpek olmuş. 

Buradan da anlaşıldığı gibi köpek, davranışlarımız sayesinde zekasını geliştirecek toplumla ilgili kavramsal yetilere sahip. Test, hayatlarında hiçbir zaman insanlarla birlikte yaşamamış olan köpek yavrularıyla bile başarılı sonuç vermiş. Oysa kurt yavrularının bu şekilde eğitilmesi bile mümkün değil. Görülen o ki evcilleştirme süreci birden bire gerçekleşmemekte. 

Köpeklerde artık doğuştan var olan mesajları kavrama yetisi, diyor Tomasello, özellikle de köpeğin önündeki bir et parçasını yemesini yasakladığımızda ortaya çıkıyor. 

İlk başta bu yasağa itaat eden köpek, sahibinin bir anlık için bile olsa bakışını diğer bir noktaya çevirmesini fırsat bilip eti silip süpürüyor. İnsanları anlama yetisinde köpek, şempanzeden bile daha üstün. 

Bu durumda geriye köpeğin 15 000 yıl içinde bu yetiyi nasıl edindiği ve genlerine ne şekilde aktardığı sorusu kalıyor. 

Bunun yanıtı da gayet açık: Ayıklanma. İnsanoğlu yalnızca kendi davranışlarını kavrayan, saldırgan olmayan ve sadık türleri evcilleştirdi. 

Üç aşamada evcilleşme
Tomasello’ya göre bu gelişme üç aşamada da tamamlanmıştı. İlk basamakta insanların atıklarından beslenen prehistorik ‘kent köpeği’ yer almakta. Yerleşmelerin etrafında toplanan köpek yavruları, çocukların oyun arkadaşı haline gelirken yetişkinleri de güçlü duyuları sayesinde bekçi köpeği görevini görmüştü. 

İkinci aşamada Homo sapiens, köpeğin çoban ve av köpeği olarak da işe yarayacağını keşfedince köpek bu dönemde komutları yerine getirmeye öğreniyor. 

Ve geçtiğimiz 500 yıl içinde insanoğlu ‘her işe uygun’ yardımcısından 400 ‘uzman’ yetiştirerek üçüncü aşamayı tamamladı. 

Köpek bu dönemden sonra avlanmak için boğuşmaktan kurtulduğu için çenesi kısalıp, beyni küçülürken, endüstri devriminden sonra da genetik malzemesinde bazı ‘eksilmeler’ yaşandı. Besi hayvanlarının gündelik yaşamdan uzaklaşması ve boş zamanın ortaya çıkması insanları diğer hayvanlara ilgilenmeye yöneltti. 

Bugün sakat olan ve doğru dürüst yiyecek bulamayan hayvanların açlıktan ölmeleri ve hiçbir açıdan kurda benzememeleri de ancak bu şekilde açıklanabilir, diyor araştırmacılar. 

Kurt az köpek çok
Köpeğin insanla yakınlaşması evrim açısından büyük bir başarıyla sonuçlanmıştır. Batı Avrupa’da geriye sadece 3250 kadar kurt kalmışken, kentlerde envai çeşit türden 41 milyon köpek yaşıyor.

Frankfurter Allgemeine gazetesinde çıkan bir habere göre uzun ve sarkık kulaklı ‘Basset’ cinsi mahzun bakışı nedeniyle çocuklar tarafından çok sevilmekte. Bununla birlikte genlerindeki bozukluklar yüzünden cücelik, düşük doğum, böbrek taşı, ağtabakası iltihabı, fıtık vb diğer hastalıklara yakalanma riskine de sahip. 

Ne ilginçtir bu tür bozukluklar insandaki köpek sevgisini köreltmek yerine iyice yüceltmiştir. Yoksa başka hangi hayvanın kopyalanması için bir insan 3,7 milyon doları gözden çıkarabilirdi ki? 

Kopyalanan köpek
Bu ‘şanslı’ köpeğin adı Missy. Collie kırması dişi köpeğin ölümünden sonra sahibi onu kopyalatmaya karar vermiş. Köpeğin klon olarak yeniden doğuşu Texas A&M Üniversitesi’nde, Missyplicity Projesi kapsamında kısa bir süre gerçekleşecek. Araştırmacılar ilkbaharda kopya kedi ‘Copycat’in doğumunu açıkladıklarına göre, Missy’nin yeniden doğuşu artık sadece bir zaman meselesi. Dondurulmuş embriyon hücreleri şimdi kiralık köpek anneye aktarılmayı bekliyor. 

Sosyal, sevimli, yumuşak Ğ bu özelliklerinden ötürü insanoğlu pekala ayıyı da evcilleştirebilirdi. Fakat Tomasello, evcil kurdun, insana dünyaya hakim olma çabasında daha yararlı olduğuna inanıyor. Bu belki köpekteki kromozom çiftlerinin çokluğuna bağlıydı. 

En iyi dost
39 kromozom çiftine sahip köpeğin hızlı üreme yetisi sayesinde insanoğlu köpeği çok kısa bir süre içinde istediği gibi yetiştirebilmişti. Oysa üreme mekanizması nedeniyle filleri ‘değiştirmek’ çok daha fazla zaman alabilirdi. Bir İngiliz köpek yetiştiricisi örneğin, Bokser köpeğinin kuyruğunu sadece dört nesilde yok etmeye başarmıştı. 

Almanya’daki Dresden Müzesinde açılan ‘İnsan ve Hayvan’ sergisinde ise üç Pitbul kafatası örneğinden köpeğin sadece 30 yıl içinde yırtıcı bir çene yapısına sahip olduğu izlenebilmekte. 

Kolayca eğitilebilmesi ve beden yapısı birkaç nesilde değiştirilebilen köpek her zaman insanın en iyi dostu olmaya devam edecektir. Kimi insanların çocuk özlemini gideren, körlere yol gösteren, evleri bekleyen köpek birkaç yıl önce huzur evlerinde ve psikiyatri kliniklerinde hastalara yardımcı olmaya başladı. 

İnsanın en iyi dostu şimdi de şeker hastalarının bakıcılığını üstlenecek. Ensülin kullanan 462 şeker hastasıyla bir anket yapan Avustralyalı bir doktorun ulaştığı ilginç bir sonuç şöyle: Köpek sahibi hastalar, kandaki şeker seviyesinin (hipoglisemi) düşmesi durumunda köpeklerinde farklı davranışlar izlemişler. Köpek, sahibinin kan şekeri düştüğünde onu daha dikkatli izliyor ve hasta düzelene kadar da yanından ayrılmıyor. 

Alman Diyabet Araştırma Enstitüsü bilim adamlarının British Medical Journal dergisinde yayımlanan raporları da köpeklerin üçte birinin hipoglisemiye reaksiyon gösterdiğini ortaya koydu. 

Köpeklerin neden bu şekilde davrandıkları bilimsel açıdan henüz kesin olarak kanıtlanmamışsa da bilim adamları düşük kan seviyesi sırasında salgılanan tipik ter kokusunun köpekler tarafından algılandığını tahmin ediyorlar. 

Araştırmacılar köpeği diyabet bakıcısı olarak yetiştirebilmek için Düsseldorf’daki bir hayvan kliniğiyle birlikte söz konusu fenomeni daha ayrıntılı bir biçimde araştıracaklar. 15 000 yıllık dostumuzu yeni bir uzmanlık alanı bekliyor...

Kaynaklar: Die Zeit 40/2002

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder