31 Ekim 2019 Perşembe
Maya Yaşlılık hastalıkları
Maya Yaşlılık hastalıkları
Nüfusunun geri kalanı ile olduğu gibi artrit, ileri gelenler arasında en yaygın dejeneratif avlayamıyor biriydi. Omurga ve omuz, kol ve bacak eklem bıraktığı yaralar için bu kötülüğü biliyoruz. Daha büyük insanlar, eklem iltihabı genellikle dejeneratif ile birlikte ortaya çıkar, patolojik bir durum veya resorción ve kemik -, bu da kireçlenmiş maddenin ilerici kaybı sonucu ve bununla birlikte, bir tane üretir. Kemik direnci düşük.
Yüzyılın siyasi sahnesinde da ' in ünlü hierarch ' Pakal ' in boyun omuru, açık artrit izleri açıkça ortaya çıktı ve büyük ihtimalle sırt ve sırt ağrısı boşaltılmasına. Yaralar, bazı omurga ceset,,, yaşlanma sürecine daha çok bağlı olan değişiklikler ile eşlik. Son birkaç yıl içinde, hükümdar, bir osteoporoz süreci ve kortikal doku ve yumuşak doku kaybı sonucu ortaya çıktı. Onun birinin doku analizi, oldukça ince bir kortikal katman gösterdi, bu da az miktarda yoğunluk nedeniyle yer aldı; bu nedenle kemik dokusunun mutlak miktarı düşük.
Pakal ' dan daha dramatik olan, kızıl kraliçe tarafından verilen kemik kayıpları, Hükümdar Tapınağı ' nda Hükümdar Türbesi ' ne gömüldü. Kemikleri son derece hafif ve kırılgan; radiográfica görüntü, kompakt kemiğin yaygın bir zayıflama ve önemli doku ' da da önemli bir azaltım gösteriyor, tıpkı kaval kemiğinin ucunda görünüyor. Onun bölümleri aynı zamanda sürecin ileri onu. Çok ince bir kortikal katmanı ve yumuşak doku rarefacción gösteriyor. Bazı trabeculares levhalar artık birbirleriyle iletişim değil ve tipik bir kadın bunak osteoporoz desen modeli sunar.
Vera tiesler ve Andrea Cucina ' dan alındı, "maya aristokrasi hastalığı klasik", Meksika arkeoloji. 74, pp. 29-35.
Görüntü: Elit Maya üyelerinin en iyi yaşam koşulları, nüfusun geri kalanının daha gelişmiş yaşlarına ulaşmasına izin verdi. Bu sahnede, seyirci olan yaşlı bir ileri izliyor. Bardak bardağı. Klasik. Fotoğraf: Justin kerr. 5093
Bronz dişi kaplan ve yavrusu
Bronz dişi kaplan ve yavrusu
Bir kaplan ve yavrusu tuhaf tasviri bir kemer tokası Güney Kore Cheongju kentinde gün ışığına çıkarıldı. Üçüncü yy bronz eser kükreyen sanki ağzına ile geniş açık çömelmiş Kaplan'ı tasvir ve küçücük yavrusu aynı onun kuyruğunda oturmuş poz. kaplan şeklindeki kemer tokaları geçmişte bulunmuş olmasına rağmen, bu bir anne ve bebek kaplan ilk kazılan örneğidir. aynı zamanda Cheongju keşfedildi olan ilk kaplan şeklindeki toka olduğu az bilinir ve hangi güney Kore yarımadasında ilk yüzyılda ve üçüncü yüzyıl arasında yaşamış Mahan Konfederasyona ait bir site
Teotihuacan de Quetzalcoatl'ın Tapınağı, Tüylü Yılan.
Teotihuacan de Quetzalcoatl'ın Tapınağı, Tüylü Yılan.
Popol Vuh müze, Guatemala dan Klasik dönem Maya heykelcik
Popol Vuh müze, Guatemala dan Klasik dönem Maya heykelcik
Petroglifler -. Fire State Park Vadisi, Fire State Park Nevada Vadisi
Petroglifler -. Fire State Park Vadisi, Fire State Park Nevada Vadisi 16 mil (26 km) güney Overton bulunan yaklaşık 46.000 dönümlük (19.000 ha) kapsayan bir kamu dinlenme ve doğa koruma alanıdır, Nevada eyalet parkı isminden türetilmiştir. kırmızı kum taşı oluşumlarının dışında, değişen kumdan oluşan Aztek kumtaşı, 150 milyon yıl önce dunes.
Etowah, 1000-1550 AD. Etowah gelen kuzeybatı Georgia
Etowah, 1000-1550 AD. Etowah gelen kuzeybatı Georgia, inşa edilmiş ve üç aşamada işgal geç Misisipiyen kültürel dönem, orta bir Muskogee kentinde, doğrudan temas engellenmiş derin hendek ile bir yarım daire tahkimat sistemiyle korunur palisaded duvarlar ve nöbetçi kuleleri. Savaş sıradan ve Etowah onun inanılan insanlar Moundville, batıda bölgesel bir şefliğin olanlarla Alabama Nehri havzasında egemen olma mücadele.
Bir çocuğun defin, yaklaşık 100'ün M.Ö. Bölgesel müzede (La Tene C-D dönemleri), Wallertheim, Rheinland, (Landesmuseum) Mayence La Tene dönemi minyatür cam köpek
Bir çocuğun defin, yaklaşık 100'ün M.Ö. Bölgesel müzede (La Tene C-D dönemleri), Wallertheim, Rheinland, (Landesmuseum) Mayence La Tene dönemi minyatür cam köpek
Pacopampa mortar Peru, savunmuştur 1500 b.c. Kalmak Müzesi
Pacopampa mortar Peru, savunmuştur 1500 b.c. Kalmak Müzesi
29 Ekim 2019 Salı
27 Ekim 2019 Pazar
İç Kulak Yapısı, Popülasyon Yayılımı Hakkında Bilgi Veriyor
Modern insan nüfusunun farklı topluluklarındaki iç kulak yapısında küçük farklar bulunabilir. C: Marcia Ponce de León, Christoph Zollikofer
İç Kulak Yapısı, Popülasyon Yayılımı Hakkında Bilgi Veriyor
Paleoantropologlar, modern toplumlardaki iç kulak yapısındaki farkların, insanların Afrika’dan yayılımı hakkında bilgi sağlayabileceğini buldular.
İnsanların Afrika’dan dünya geneline göçleri genetik ve morfolojik analizlerle kanıtlanabilir durumda. Fakat, kafatası ve iskeletlerden elde edilen morfolojik veriler genellikle coğrafik dağılım örüntüsü verebilme açısından limitli, bu durum özellikle insan iskeletinin çevresel koşullara çok yönlü bir şekilde adapte olmasından kaynaklanıyor.
Zürih Üniversitesinde çalışan paleoantrolopologlardan oluşan uluslararası bir ekibin yürüttüğü yeni bir çalışma, iç kulak morfolojisinin topluluk tarihi ve insan dağılımı için başarılı bir gösterge görevi gördüğünü öne sürüyor.
Farklılıklar, topluluklar içinde, topluluklar arasındakinden daha fazla
Bütün omurgalılarda olduğu gibi insanlarda da duyma ve denge sistemleri kafatasının içinde bir oyuğa hapsolmuş, kemikten oluşan bir labirent gibi görünen iç kulak tarafından idare ediliyor.
Araştırmacılar, bu labirent yapıyı güney ve kuzey Afrika, Avrupa, Asya, Avustralya ve Patagonya’nın güney kesimlerine kadar Amerika’nın her bölgesinden insan topluluklarında hesaplamalı tomografi tekniklerinden elde edilen yüksek çözünürlüklü 3-D verilerle analiz ettiler.
Verilere göre labirentin yapısı çok değişken, hatta öyle ki topluluk içi değişiklikler topluluklar arası değişikliklerden çok daha fazla. Zürih Üniversitesi’nde antropolog Marcia Ponce de Leon bu durumu, “Bu insanlar arası değişiklik örüntüsü tipik olarak karşılaştırmalı genetik verilerden de biliniyor. Buna göre, tüm insanlar çok yakın akraba ve hepsinin kökeni Afrika.”
Labirentin morfolojisi Afrika’dan yayılma uzaklığıyla ilintili
Ekip, ayrıca labirentin 3-D yapısının insanların Afrika kıtasından küresel dağılımı hakkında da önemli bilgiler sakladığını keşfetti. Bir insan topluluğu Güney Afrika’dan coğrafik olarak ne kadar uzağa dağılmışsa, labirentin yapısı Güney Afrika topluluğundan o kadar farklı görünüyor.
Dahası, labirent verisi genetik uzaklığın Afrika’dan coğrafik uzaklığa orantılı bir şekilde arttığını ortaya koyan DNA analizlerini de doğruluyor.
Kıtalar içi dağılımın tarihine dair sonuçlar ortaya konabilir
Labirent verileri aynı zamanda kıta içinde gerçekleşen topluluk hareketlerini de gösteriyor. Örneğin, Endonezya, Sunda Adalarında yaşamış tarih öncesi topluluklara ait labirent yapıları Papua Yeni Gine ve Avustralya’nın yerli halklarına benzerlik gösterirken, bölgede yaşayan günümüz toplulukları çoğunlukla Malay Takımadalarından göç etmiş.
Diğer taraftan, labirent verileri günümüz Avrupalıları ve Japonlarının ayrı kökenlerinin Neolitik Dönemi yerli halklarına ait olduğunu gösteriyor.
Tesadüfi genetik değişimlerin işlevsel bir etkisi yok
Yeni sonuçlar elde edilmeden önce labirentin yapısının genel olarak işlevi tarafından belirlendiği düşünülüyordu, fakat şaşırtıcı bir biçimde keşfedildi ki labirent yapısı doğa tarafından inanılmaz büyük ölçeklerde tolere ediliyor. Bu, denge ve duyma gibi yüksek öneme sahip işlevleri olan bir yapı için şaşırtıcı bir durum.
Antropoloji profesörü Cristoph Zollikofer bu durumu şöyle özetliyor, “Büyük ihtimalle, genetik yapıda gerçekleşen rastgele değişiklikler bu durumun nedeni. Bu şekilde gelişen değişikliklerin ya hiç ya da yok denecek kadar az işlevsel sonuçları olur, fakat buna bağlı gelişen yapısal değişiklikler insan topluluklarının dağılımı ve evrimsel tarih açısından hatırı sayılır bir veri oluşturur.”
DNA izolasyonu öncesinde hesaplamalı tomografi verileri toplanmalı
Paleogenetikçiler için labirenti saran yoğun kemiğin farklı bir özelliği var: yüksek miktarlarda DNA içeriyor. Bu durum ani gelişen bir çelişkiye sebep oluyor: hesaplamalı tomografi ölçümleri örneklere zarar vermezken, DNA izolasyonu için labirentin yapısı bozuluyor.
Cristoph Zollikofer, “Paleogenetik şimdilerde yükselişte olan bir araştırma alanı, ve bugüne kadar arkeolojik iskelet koleksiyonlarından elde edilen yüzlerce labirent örneği daha öncesinde tomografi tarafından belgelenmeden DNA izolasyonu için kullanılırken toza dönüştürüldü bile.” Diyerek açıklıyor durumu. Bu sebeple araştırma ekibi, kemiklerden DNA izolasyonu yapılmadan önce hesaplamalı tomografik verilerin rutin olarak alınması gerektiğini belirtiyor. Marcia Ponce de Leon bu duruma, “Bu veriler, insansı ve modern insan topluluklarına ait fosil tarihçesi için inanılmaz değerde bir arşiv oluşturuyor,” diyerek bu durumun önemini vurguluyor.
Science Daily. 3 Nisan 2018.
Makale: de León, M. S. P., Koesbardiati, T., Weissmann, J. D., Milella, M., Reyna-Blanco, C. S., Suwa, G., … & Zollikofer, C. P. (2018). Human bony labyrinth is an indicator of population history and dispersal from Africa. Proceedings of the National Academy of Sciences, 115(16), 4128-4133.
İlk Amerikalılardaki Popülasyon Çeşitlenmesinde Çevrenin Etkisi Var
İlk Amerikalılardaki Popülasyon Çeşitlenmesinde
Çevrenin Etkisi Var.
Kuzey Amerika’ya geçip daha sonra Orta ve Güney Amerika boyunca yayılan tüm insanlar aslında ortak bir ataya sahip, ancak farklı bölgelere yerleştiklerinden popülasyonlar birbirlerinden uzaklaşarak farklılaşmış.
Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi’nde yapılan yen bir araştırma bu araştırmadan kaynaklanan yüz farklılıklarının çevre ve evrimin bu popülasyonlar üzerindeki karmaşık etkileşiminin bir sonucu olduğunu göstererek Yeni Dünya’ya yerleşmenin hemen ardından insan çeşitlenmesinin nasıl oluştuğuna ışık tutuyor.
Kuzey Karolina Eyalet Üniversitesi’nden biyolojik bilimler profesörü ve araştırma başyazarı Ann Ross, “Özellikle Orta ve Güney Anerika’da, modern popülasyonlardaki varyasyonları kavramak istiyorsak kıtaya yerleşimin ardından, fakat Avrupalılarla temas öncesinde yaşanan formatif dönem varyasyonlarını incelememiz gerekiyor” diyor.
Ross ve Smithsonian Enstitüsü’nden eş yazar Douglas Ubelaker, kıtanın tümü için yapılan ilk kraniyofasiyal incelemede, tüm Mezo, Orta ve Güney Amerika’dan kafataslarını analiz etti.
MS 730-1630 yılları arasına tarihlenen kafatasları kurak iklimden, dağ iklimine oradan kıyı kesimine kadar pek çok farklı çevreden geliyor.
Araştırmacılar 3 boyutlu dijitalleştirici kullanarak her bir popülasyon grubunun tipik görünümünü belirlemek için kafatasları üzerindeki standart anatomik özellikleri kaydetti. Elde edilen tipik görünümler daha sonra her bir grupla ilişkilendirilen varyasyon türlerinin saptanabilmesi için birbirleriyle karşılaştırıldı.
Ross, “Modern kafatası varyasyonlarını neyin oluşturduğu hakkında çok fazla tartışma var. En çok varyasyonu mutasyonlar oluşturuyor, ancak bunlar da son derece nadir. Çevreye adaptasyon bir diğer olasılık, fakat birçok araştırmacı varyasyonun popülasyonların ayrılıp gen paylaşımında bulunmayı bırakmasıyla meydana gelen genetik sürüklenme gibi nötral bir süreç sebebiyle oluştuğunu düşünüyor” diyor.
Ross ve Ubelaker, tıpkı ova popülasyonları gibi dağlık popülasyonların da birbirlerine benzer olduğunu gördü. Ancak, dağlık popülasyonların ova popülasyonlarıyla karşılaştırılması sonucu bu iki grup arasında yüksek bir varyasyon olduğu belirlendi.
Ross, “Bu, anlaşılabilir bir durum. Eş bulmak için dağdan sahile inmezsiniz. Bu grupların çanak çömlekten fazlasını paylaştığını biliyoruz” diyor.
Sonuçlar kısmen genetik sürüklenmeyle ilişkilendirilebilirken araştırmacılar iklim ve yüksekliğe adaptasyon gibi diğer faktörlerin popülasyonlar arasındaki kraniyofasiyal farklılaşmada bir rol oynadığını söylüyor. Ross, bu çalışmanın gelecekteki incelemeler için bir temel oluşturacağını ümit ediyor.
Ross, “Popülasyon ayrışımı çok etmenli bir süreç, farklı etmenlerin karmaşık bir etkileşimi. Bu popülasyonların neden ayrıştığını bilmek istiyorsak sadece genetiği ve DNA’ya değil birçok etmene birden bakmalıyız” diyor.
Makale: Ross, A. H., & Ubelaker, D. H. (2019). complex nature of Hominin Dispersals: ecogeographical and climatic evidence for pre-contact craniofacial Variation. Scientific reports, 9.
Kolomb Öncesinde Amazonlarda Milyonlarca İnsan Yaşıyordu
Güney Amazon’daki jeoglifler, bir zamanlar burada gelişen bir nüfusun kanıtı. C: Exeter University
Kolomb Öncesinde Amazonlarda Milyonlarca İnsan Yaşıyordu
Daha önceden düşünülenin aksine Amazon yağmur ormanları, Avrupalılar bölgeye gelmeden önce milyonlarca insana ev sahipliği yapıyordu.
İspanyol işgalciler Güney Amerika’ya gelmeden önce, göçebe halklardan oluşan seyrek gruplar, Amazon Irmağı etrafında toplanmış, etraftaki yağmur ormanlarını bozulmamış ve el değmemiş halde bırakmıştı.
Ya da gerçekten öyle mi?
Yapılan yeni bir araştırma, burada çok daha farklı bir hikaye yaşandığını gösteriyor: Amazon bölgesi köylerle ve törensel yapılarla doluydu ve önceden tahmin edildiğinden çok daha büyük bir insan nüfusuna ev sahipliği yapıyordu.
Araştırma, Amazon yağmur ormanlarının Kolomb öncesi dönemde, insanlar tarafından seyrek bir şekilde yerleşildiği düşüncesine meydan okuyor. Amazonlara seyrek olarak yerleşildiği algısı, büyük ve birbirine bağlı köylerin 16. yüzyıl kayıtlarına rağmen sürdü.
Exeter Üniversitesi’nden arkeolog Jonas Gregorio de Souza, “Birçok insan, buranın el değmemiş bir cennet olduğu hayalini kuruyordu.” diyor.
Bölgenin çoğu keşfedilmemişti ve yoğun ormanlarıyla kaplıydı. Bu nedenle, güçlü nehirden uzak yaşam hakkında daha çok şey öğrenmek isteyen arkeologlar için buraya erişim çok zordu. Ta ki bugüne kadar…
Araştırma ekibi, Brezilya’nın Mato Grosso eyaletinin daha önce keşfedilmemiş bölgelerinde, antik jeoglifleri (muhtemelen törenler için kullanılan toprak üzerine uygulanan dev desenler) tanımlamak için uydu görüntülerini kullandı.
Daha sonra, muhtemel jeogliflerin koordinatlarını alarak, alana doğru yöneliyorlardı. Tabii ki, ziyaret ettikleri 24 hedefin her biri gerçek bir keşifti.
Souza, “Her şey mantık kazandı. Özel bir alanda olduğumuzu biliyorduk.” diyor.
Hedeflerden birinde ekip iyice derinlere doğru yol aldı. MS 1410 yılına tarihlenen bir köyü işaret eder biçimde seramik ve odun kömürü parçaları bulundu.
Ofise geri döndüklerinde, diğer arkeolojik alanların nerede bulunabileceğini tahmin etmek için bulgularını kullandılar ve rakımdan toprak pH değerine kadar her şeyi değerlendiren bir bilgisayar modeli oluşturdular. Model, insanların mevsim ve sıcaklıklarda büyük değişimlere sahip yüksek rakımlı bölgelerde jeoglifler yapmış olabileceğini gösterdi.
Model ayrıca, modern varsayımlara ters düşecek bir düşünce olarak, insanların sadece nehirlere yakın yerleşmek zorunda olmadıklarını da gösterdi.
Milyonlarca insana ev sahipliği yapıyordu
Araştırma sonucunda Güney Amazonların 390.000 kilometrekaresinde 1.300 jeoglif ve köyün bulunduğunu ortaya koydu; bunların üçte ikisi henüz bulunamadı.
Bilgisayar modeli, beklenenden çok daha büyük olan nüfus yoğunluklarını da tahmin edebiliyordu. Ekip şimdi 500.000 ila 1 milyon insanın, bir zamanlar Amazon havzasının sadece %7’sinde yaşadığını düşünüyor. Daha önceden tüm Amazon havzasında sadece 2 milyon insanın yaşadığı tahmin ediliyordu.
Potansiyel alanların dağılımı, MS 1200 ile 1500 yılları arasında değişen, 1770 kilometreden fazla bir alana yayılmış, birbirine bağlı, gelişmiş bir dizi müstahkem köyü gösteriyor.
Exeter Üniversitesi’nden arkeolog ve araştırmanın baş yazarı José Iriarte, “Amazon’un tarihini yeniden değerlendirmemiz gerekiyor.” diyor.
Peki yağmur ormanı yaşayan insanlara ne oldu? De Souza, bölgedenin Avrupa işgali sonrası bu insanların öldüklerini söylüyor. Hastalık ve soykırım, köylerin tamamını yok etti ve birçoğu da tarımı tamamen terk etti.
Sürekli hareket halinde olma zorunlulukları doğdu. Fakat geride bıraktıkları izler, artık yok olan medeniyetleri hakkında daha fazla şey öğrenmek için hala daha fazla şey olduğu anlamına geliyor.
National Geographic. 27 Mart 2018.
Makale: Jonas Gregorio de Souza, Denise Pahl Schaan, Mark Robinson, Antonia Damasceno Barbosa, Luiz E. O. C. Aragão, Ben Hur Marimon Jr., Beatriz Schwantes Marimon, Izaias Brasil da Silva, Salman Saeed Khan, Francisco Ruji Nakahara & José Iriarte. 2018. Pre-Columbian earth-builders settled along the entire southern rim of the Amazon. Nature.
18 Ekim 2019 Cuma
Ouroborus Sonsuzluk sembolü ve döngüsel yenilenme
Ouroborus
Sonsuzluk sembolü ve döngüsel yenilenme, Meksika ' dan Yunanistan ' a, Çin ' den Ortaçağ Simyacı ' a, bu muhteşem sembolün yayılmasını görüyoruz. Bu, kendini yiyen, autogenerado, başlangıç ve sonu değil, kronos, ama aynı zamanda kairos, ölüm ve canlandırma, deri ve çember değişimi, elektromanyetik akım, tüylü yılan, alt ve üst, gökyüzü ve Bitmeyen bir dünya.
7 Ekim 2019 Pazartesi
KIZILDERELİ ATASÖZLERİ
KIZILDERELİ ATASÖZLERİ
1 – Dua etmek için güneşle birlikte kalk. Tek başına dua et, sık sık dua et. Büyük Ruh dinler..2 – Yollarında kaybolmuş olanlara karşı anlayışlı ol. Cehalet, kibir, öfke, kıskançlık ve açgözlülük, kayıp bir ruhtan kaynaklanır. Rehberlik bulmaları için dua et.
3 – Kendini, kendi kendine araştır, keşfet. Başkalarının senin yolunu senin için belirlemelerine izin verme. O senin, sadece senin yolundur. Diğerleri o yolu seninle birlikte yürüyebi…lirler, fakat hiç kimse o yolu senin için yürüyemez.
4 – Misafirlerine evinde saygıyla davran. Onlara en iyi yiyeceklerini ver, en iyi yatağı ver ve onlara saygı ve onurla muamele et.
5 – Herhangi bir kişiden, bir topluluktan, bir çölden ya da bir kültürden olsun, senin olmayan şeyi alma. O ne kazanılmıştır, ne de verilmiştir. Senin değildir.
6 – Yeryüzü üzerindeki her şeye saygılı ol – ister insan, ister hayvan veya bitki olsun.
7 – Diğer insanların düşüncelerini, isteklerini ve sözcüklerini onurlandır. Başka birinin sözünü asla kesme, alay etme ya da taklidini yapma. Herkese kişisel ifadeleri için izin ver.
8 – Başkalarına asla kötü bir şekilde konuşma. Evrene bıraktığın negatif enerji, sana katlanmış olarak geri döner.
9 – Herkes hatalar yapar. Ve tüm hatalar bağışlanabilir.
10 – Kötü düşünceler zihinsel, bedensel ve ruhsal hastalıklara neden olur. İyimser ol.
11 – Doğa bizim için değildir, o bizim bir parçamızdır. Onlar senin dünyasal ailenin parçalarıdır.
12 – Çocuklar geleceğimizin tohumlarıdır. Onların yüreklerine sevgi ek ve bilgelik ve hayatın dersleriyle sula. Onlar büyürken, onlara büyümeleri için yer bırak.
13 – Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın. Verdiğin acının zehiri sana geri döner.
14 – Her zaman dürüst ol.
15 – Kendini dengede tut. Senin Zihinsel ben ‘in, Ruhsal ben ‘in, Duygusal ben ‘in ve Fiziksel ben ‘in – hepsinin güçlü, saf ve sağlıklı olmaya gereksinimi var. Zihnini güçlendirmek için bedenini çalıştır. Duygusal rahatsızlıkları iyileştirmek için ruhsallıkta büyü.
16 – Kim olacağını ve nasıl davranacağını belirlerken bilinçli kararlar ver. Kendi eylemlerinin sorumluluğunu üzerine al.
17 – Başkalarının mahremiyetine ve kişisel yerlerine saygılı ol. Başkalarının kişisel eşyalarına dokunma, – özellikle kutsal ve dini eşyalarına. Bu yasaktır.
18 – İyi talihini başkaları ile paylaş.
19 – Başkalarının dini inançlarına saygı göster. Kendi inancını başkalarına kabul ettirmeye çalışma.
20 – Önce kendine karşı dürüst ol. Önce kendini besleyemezsen ve kendine yardım edemezsen, başkalarını besleyemezsin ve onlara yardım edemezsin.
6 Ekim 2019 Pazar
İNKA UYGARLIĞI SU VE KANAL SİSTEMLERİ YERALTI SULARININ KULLANIM SİSTEMİ
İNKA UYGARLIĞISU VE KANAL SİSTEMLERİYERALTI SULARININ KULLANIM SİSTEMİ
Yeraltında birikmiş sular bir dizi kanalla ihtiyaç duyulan yerlere taşınıyor, artan kısmı ise rezervuarlarda saklanıyordu. Su akışını sağlamak için kanalların üzerinde spiral huni şeklinde bacalar inşa edilmişti. Bu huniler sayesinde kanala rüzgar giriyor ve böylece su akışı sağlanıyordu.Bu suların tarımda sulama amaçlı kullanımının yanı sıra evdeki ihtiyaçları karşılamak için de kullanıldığı belirtiliyor. Lasaponara, uydu görüntülerini inceleyerek vardığı sonuçları daha sonra yayınlayacak.
Araştırmacılar uzun süre bu spiral hunilerin sırrını çözememişti. Karbon yoluyla tarih saptama yöntemi bu kanallarda kullanılamıyordu. Nazca'daki yerleşim bölgesinde bunların kaynağıyla ilgili herhangi bir bilgi de yoktu. Zira Güney Amerika'daki birçok medeniyet yazı kullanmamıştı.
Spiral hunilerin varlığı, M.Ö. 1000 ila M.S. 750 yılları arasında Nazca bölgesinde yaşayan toplumların oldukça gelişkin olduğunu gösteriyor.
Nazca çizgileri hakkındaki yeni bir teoride suyla bağlantılı oldukları ve bununla ilgili yeni kanal yollarının bulunduğu iddiası konusunda araştırmalar sürüyor.
Hunilerin inşası özel bir teknoloji gerektiriyordu. Bu işi yapanlar hem bölgenin jeolojik yapısı, hem de suyun hangi dönemlerde azalıp çoğaldığı konusunda bilgi sahibi olmalıydı. Zira bu bölge tektonik fay hatları üzerinde bulunuyordu.
Burada fay hattının olması da deprem bölgesi olduğu demek buna rağmen bu sistemler bu bölgede kullanılmaya devam ediyor.
Teknik ve ustalık örnekleri
5 Ekim 2019 Cumartesi
Botucatu bölgesinde 11 bin yıldan fazla arkeolojik bulgu var
Botucatu bölgesinde 11 bin yıldan fazla arkeolojik bulgu var
Botucatu bölgesi, Kolomb öncesi bir halkın yaşadığı São Manuel belediyesinde bulunan arkeolojik alanlardaki kazılara göre, 11.500 yıllık insan işgallerinin kanıtı ile São Paulo eyaletindeki en eski arkeolojik keşiflere ev sahipliği yapıyor. Arkeologlar, 11'i kurtarılmış ve toplam 9.000'den fazla parçaya ayrılmış olan 14 alanı araştırdı.
Proje koordinatörü, arkeolog Paulo Zanettini, São Manuel'deki Caetetuba sahasında yapılan kazılarda bir ateş ocağından yontma taş ve kömür parçaları bulduğunu söylüyor. Keşif, bölgeyi Amerika'daki insan kolonizasyonunun ilk rotalarından birine yerleştiriyor. Arkeolog, “Eskilik, bölgede yaşayan grupların, bilinen Luzia halkı olan Bering Boğazı yoluyla kıtaya ulaşan daha eski bir göç dalgasının bir parçası olduğunu öne sürüyor” diyor.
Luzia, 1970'lerin başında, Lapa Vermelha'daki kazılarda, Pedro Leopoldo (MG) belediyesinde Amerika'da bulunan en eski insan fosilinin adıdır. Dişi kafatası yaklaşık 12.500 ila 13.000 yaşında. Bölgedeki bir diğer önemli keşif, eski yerleşimcilerin muhtemelen doğal kaynakları araştıran topraklar boyunca seyahatlerinde yaptıkları kaya oymalarıdır.
Botucatu bölgesi, Avrupalıların Peabiru Yolu ile Amerika'ya gelişinin bir yoluydu. São Vicente'den sahildeki bir yol vardı, yolların birleştiği yer olan Botucatu'ya ve Paraguay ya da Peru'ya.
Bu yıl São Manoel Fabrikasının talebi üzerine arkeolojik araştırmalar yapıldı, çünkü Botucatu, São Manuel, Igaraçu, Tiete, Pratânia ve Areópolis belediyelerinde mahsullerin genişlemesi için çevre lisansı almak için, Raporun gereklerinden biriydi. Etki Değerlendirmesi (Kafiye).
Kazı Mart, Nisan ve Mayıs ayları arasında yapıldı. Projenin bir parçası olarak, arkeolojik sonuçların hizmet kulüplerine aktarılması amacıyla dersler, konuşma çarkları, sergiler ve öğretmen yetiştirme programları olan Arkeolojik Yollar Miras Eğitim Programı geçen hafta başlatıldı. bölge belediyelerinin müze ve kültür evleri. Müzisyen Aluane de Sá da Silva'ya göre amaç, arkeolojik araştırma sonuçlarını “sosyalleştirmek”. Belediye okulları bu konuda öğretim materyali alacaklar.
ABD parça testi yontma taş dönemini doğruladı
Caetetuba sahasında kamp ateşi kazılarından toplanan şenlik ateşi örnekleri 11,500 yaşında, ABD laboratuarında buluşuyor
São Manuel belediyesinde bulunan Caetetuba bölgesi, São Paulo eyaletinde en eski insan mevcudiyetinin işaretleri bulunan arkeolojik bulguların bulunduğu yerdir. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Beta Analitik Laboratuvarı, malzemenin 11.500 yıllık olduğundan emin olmak için onaylanmıştır. 55 bin metrekarelik alanda, yontma taş döneminden itibaren üç bin eşya kullanıldı.
“Alanlardan birinden kurtarılan malzemeler, laboratuvar çalışmaları için São Paulo'ya geldi ve arkeolojik parçalarla ilişkili şenlik ateşi örneklerine sahip olduğumuz için şanslıydık. Arkeolog Paulo Zanettini, bu numunelerin ABD'ye bize Carbon 14'ten kesin olarak çıkmamızı sağlayan özel bir laboratuvara gönderildiğini ”açıkladı.
9,000 yıllık şenlik ateşi izleriyle, altı metre derinliğinde daha sığ malzemeler de toplandı.
Arkeoloji ekibinin başı, iki tarihin, tarih alma konusunda daha fazla güvenlik sağladığına işaret ediyor. “11.500 yıl önce o yerel asistanın yaktığı kömür, bize arkeolojik sitenin 'yıldönümü tarihini verdi” dedi.
Zanettini bölgede çömlek izleri, cilalı parçalar ve yontma taş eserler ile bölgeyi başka bir ortama koyan bin yıl öncesine göre biraz farklı olan başka yerler olduğuna işaret ediyor. “Estado de São Paulo olarak adlandırılan bölgenin tarihi için önemli olan ilginç yerler de var; seramik, cilalı parçalar ve yontma taş eserler gibi diğer mutfak gereçleri, eskilerinden biraz farklı.
İncelenen arkeolojik alanlarda, hem arkaik dönemden insanı hem de Holosen'den Pleistosen dönemine geçişi ifade eden bir mesleği gösteren bir dizi vardır.
Holosen, Buzul Çağı veya Buz Çağı'nın sonunda başlayan 11.000 yıllık dünya tarihine verilen süredir.
Pleistosen, 1.8 milyon ile 11 bin yıl arasında meydana gelen dört yıllık bir dönemdi. Bu dönem memeliler ve dev kuşlar ile karakterizedir.
“En yeni siteler, bize hem Guarani halklarından hem de bölgede yaşayan diğer halklardan etkilenen grupları gösteren süslemeler ve figüratif stillerle seramiklere sahip. Uzak geçmiş için bir zenginlik veya önem varsa, bu bölgenin çok sayıda grubu çektiğini ve geçmişte farklı etnik gruplarla temas halinde olduklarını gösteriyor ”dedi.
Peabiru Yolu, Amerika halklarına açılan bir kapıdır
Peabiru Yolu, Amerika halklarını birbirine bağlayan bir kara ve su yolu sistemidir. Avrupa’daki yerleşimcilerin Amerika’ya ulaşmasından yüzyıllar önce inşa edilen rota Botucatu bölgesinden geçti.
Razias adlı kitabına göre, Celso ve Junko Prado tarafından, yol, Brezilya topraklarında sadece 320 kilometre uzaktaydı ve ağaçların, çalılıkların ve yabani otların büyümesini önleyen özel çimlerle kaplıydı.
Ancak kelimenin kökeni belirsiz, “Pe” - patika - ve Abyru - buruşuk çim. Yol, belli bir varış yeri için başlangıç yeri olan, hemen hemen her zaman birleşmiş, kara ve nehirler tarafından eski yerli yollar olacaktır.
Arkeolog Paulo Eduardo Zanettini, yolun efsanevi olduğunu söyler. “Diğer bölgelerde özellikle tarih öncesi yollar olan Paraná'da kanıtlar ve arkeolojik çalışmalar var. Tam da bu bölgede, kolonizörlerin, bariyerlerin, tropeirosun ve sertanistaların ilkel yolları olan, 1000 yıldan beri kullanılan yolları, ısırıkları ve patikaları kullanan arkeolojik alanların olduğu bir bağlantı var ”dedi.
Ok uçları ve Taş Oymalar
Arkeolojik sitlerle aynı alanda, birlikte yaygın olarak kullanılmayan iki tür araç bulundu: muhtemelen çok çeşitli hayvanları kesmek için kullanılabilecek zıpkınlar, zıpkınlar ve okçuluk. Ayrıca kazılarda planyaya benzeyen başka araçlar da bulunmuştur. “Bu takımın aşınma planlayıcısı gibi düz bir tarafı ve şişkin bir tarafı var. Arkeolog Paulo Zanettini, işlevinden dolayı tarih öncesi 'İsviçre Ordusu bıçağı' diyoruz.
Brezilya'da bulunan ok uçları, güneydeki São Paulo eyaletinde bulunanlardan farklı özelliklere sahipken, orta ve kuzeybatıda çok tipik planya düzlemcileri, Botucatu bölgesinde de aynı yerde bulundu. “Bu, çok fazla düşündürücü bilgi ve hipotez getiriyor. Aynı bölgede aynı zamanda kaya gravürleri olan bir yer var ”.
Tanıtım malzemesi, muhtemelen eski yerleşimcilerin doğal kaynakları araştıran toprakları boyunca yaptıkları yolculuklarda yaptıkları kumtaşı oymacılığına dikkat çekiyor. “Bu duvar korunacak çünkü zamana dayanıyor. Yerler zaten işaretlenmiş ve sınırlandırılmıştır ve São Paulo'da bu türden çok az şey bilinmektedir, ”diyor Zanettini.
São Paulo eyaletinde 25 adet haritalanmış mağara alanı var. Kısa süre önce Serra do Mar ve Bragança Paulista'da keşfedildi. Yazıt güneşi andırıyor.
Guarani çanak çömlek
Kazılar sırasında yüzlerce kil çömlek parçası da tespit edilmiştir. Bu testler laboratuar testlerine göre 1000 yıl dayanır.
Proje danışmanı, arkeolog Camila Wichers, eserlerin dekorasyonunu Guarani halklarıyla ilişkilendirir. Bununla birlikte, Güney Amerika'nın diğer bölgelerinden insanların özelliklerini sunan, diğer farklı kültürlere atıfta bulunan bir dekorasyon türü sunan nesnelerden biri vardır. Kesin olarak bilmiyoruz, ”dedi arkeolog, projenin basın ofisi tarafından yayınlanan bir notta.
Keşif topluluğa aktarıldı
'Miras Eğitim Programı: Arkeolojinin Yolları' kazıların yapıldığı bölgedeki okullarda atölye çalışmaları ve seyahat sergileri düzenliyor.
Yasal gereklilik gereği, tüm arkeolojik keşifler topluma aktarılmalıdır. Bunun ışığında, 'Miras Eğitim Programı: Arkeolojinin Yolları' geliştirilmiştir. Müzisyen Aluane de Sá da Silva’ya göre amaç, São Manoel Şeker Fabrikası’nın genişleme alanlarında yapılan arkeolojik araştırma sonuçlarını “sosyalleştirmek”.
São Manuel, Botucatu, Pratânia, Areiópolis ve Igaraçu belediyelerinde çeşitli eğitim ve kültür kurumları ile ortaklaşa Tietê do, belediye ve devlet ağlarından eğitimcilerle eğitim atölyeleri, kültürel kurumlarda ve müzelerde konuşma çevreleri gibi çeşitli etkinlikler gerçekleştiriliyor.
Ayrıca 30 seramik parçası ve üç vitrinde ve arkeoloji projesinin dört panelinde bulunan yontma taş mutfak eşyaları ile gezici bir sergi var.
Aluane, okullarda ve kültür kurumlarında toplam 45 etkinlik planladığını açıklıyor. Geçen hafta, Unesp Botucatu'daki Laguna Çiftliği'ndeki Kahve Müzesi'nde, ardından 23 Eylül'de Clube de São Manuel'de ve 25'te Padre Manuel da Nóbrega Pedagoji Tarihi Müzesi'nde sunuldu. Pratânia'da etkinlikler Casa da Cultura Tonico & Tinoco'da gerçekleştirildi ve 8 Ekim'de Çok Amaçlı Kültürel Alan'da, 9: 30-11: 30 ve aynı gün Taquara-Pocá Kültür Alanı'nda, 1: 30-17: 30 saatleri arasında planlandı.
İlk aşamada, devlet okulları ve belediye okullarındaki öğretmenler, ilkokul 2. ve 5. sınıfın 5. ve 9. sınıfları arasında yer alan öğretmenler, beş belediyede çarpan olmak için eğitim almaktadır. Amaç, bilgiyi 350 öğretmene iletmektir. Bilgi alma niyeti 2.100 öğrencidir.
Didaktik materyal, öğretmenlere aktarılan bulguların görüntülerini içeren 40 sayfalık bir “Arkeoloji Yolu” kitabından oluşur. Zaten öğrenciler, Camperia Devlet Üniversitesi Arkeoloji Laboratuvarı (Unicamp) Kamu Arkeolojisi Laboratuvarı'ndan (Unicamp) didaktik materyali “Unicamp” adlı bir kitapta alacaklar.
Aluane, müze olduğu şehirlerde etkinliklerin iki aşamada geliştiğini açıklıyor. İlk önce bir ekip operasyonu bilir ve ardından halkın erişmesi için seyyar sergi programı hazırlar. “Okullara daha çok öncelik veriyoruz. Genel olarak topluluğun erişimi olmazdı, ancak müzelerde de yapıyoruz ”dedi.
“Eyaletteki en eski” diyor Zanettini
Arkeolog Paulo Zanettini, Botucatu bölgesindeki arkeolojik bölgelerdeki parçaların tarihinin São Paulo eyaletindeki en eski olduğunu açıklar. “Brezilya'da 30 bin yıldır ve Mato Grosso'da 23 binle güvenli bir şekilde buluşuyoruz. São Paulo'da ise 7 ila 8 bin yıldan fazla geri çekilmedik ”.
“Bu kanıt, bölgeyi Amerika'daki insan kolonizasyonunun ilk rotalarından birine yerleştiriyor. Antik yapı, bölgede yaşayan grupların, bilinen "Luzia halkı" olan Bering Boğazı yoluyla kıtaya ulaşan daha eski bir göç dalgasının bir parçası olduğunu öne sürüyor.
Luzia, Amerika'da bulunan, yaklaşık 12.500-13.000 yaşlarında ve Amerikan insanının kökeni teorileri hakkında soruları yeniden alevlendiren en yaşlı insan fosilinin (Homo sapiens) adıdır. İsim, biyolog Walter Alves Neves tarafından verildi.
20'li yaşlarındaki bir kadının kafatası, 1970'lerin başında, Fransız arkeolog Annette Laming-Emperaire (1917-1977) başkanlığındaki Franco-Brezilya arkeolojik misyonu tarafından bulundu. Kafatası, Belo Horizonte Metropolitan Bölgesi'ndeki Pedro Leopoldo belediyesinde bir mağara olan Lapa Vermelha'daki kazılarda keşfedildi.
Kaynak: JCNet
4 Ekim 2019 Cuma
HARPIA KARTALI
HARPIA KARTALI
Kuş kostümü giymiş insan değil, o sadece Harpy Kartalı!
Güney Amerika kökenli olan Harpy Kartalları, dünya üzerinde varolan en büyük kartal türlerinden biridir. Görmüş geçirmiş bir amca edasıyla duruşu ve görünüşü ile onu görenler, kostüm giymiş insan sanıyorlar.
Görünüşü ile alışılmış kuştan çok farklı duran Harpy kartalları, öyle ki Pokemon'daki bir karaktere dahi benzetiliyor.
İnternette çok popüler olan bu hayvanlar, hafife alınabilecek kuşlar değiller ve oldukça yırtıcılar. Genç bir geyiği yiyebilecek kadar…
Harpy kartalları, yağmur ormanlarında bulunan en büyük ve en güçlü raptorlardır. Dahası, onlar Dünya üzerindeki en büyük kartal türü arasındadır. Ortalama ağırlığı 8–10 kg arasında olup 2,2 m kanat açıklığına sahiptir.
Güney Amerika bölgesine özgü bu kartalın yemek listesinde maymunlar ve tembel hayvanlar mevcuttur.
Pençe uzunlukları 13–15 cm civarındadır.
Devasa kartallar genellikle tropik ova ormanlarının üst gölgelik katmanında yaşar. Ne yazık ki, habitatının tahrip olması nedeniyle Orta Amerika'da neredeyse yok olmuştur.
Dünya çapında 50.000'den az sayıda kaldı. Brezilya'da, ise kraliçe şahin olarak bilinirler.
Harpia kartalı (Harpia harpyja) "Amerikan Harpy Kartalı" olarak da bilinir. İlk kez İsveçli zoolog ve doğa bilimci Carl Linnaeus tarafından, 1758'de sınıflandırılmıştır. Harpia kartalı Güney Amerika'da yaşar. Panama'nın yerel kuşu olarak simgeleşmiştir. Brezilya, Panama, Kolombiya, Peru gibi ülkelerde yaşar. Tropikal ormanların en usta uçan avcısı bu kuştur.
İsmi Mitolojiden Geliyor
Harpialar, eski Yunan mitolojisinde Thaumas ile Elektra'nın 3 kızını topluca belirten isimdir. Sirenler'e benzeyen bu kanatlı şeytanlar, fırtınaların ve ölümün sembolü sayılmışlardır. Yer altı tanrısı Hades'in emrindedirler.
Adları Aello (Bora), Kelaino (Karanlık) ve Okypete (Hızlı uçan) olan Harpialar, geleceği görme yeteneğine sahiptirler. Zeus tarafından cezalandırılan Trakya'nın efsanevi kralı Phineos'un yiyip içtiklerini çalmakla görevlendirilmişlerdir. Genellikle kadın başlı, kartal bedenli olarak canlandırılırlar. İşte harpia kartalının ismi de buradan gelir.
Yaşam Şekli
Harpia kartalının boyu 90 cm'i geçer. Tepesindeki çift sorguçla, sivri yüzüyle ve kancalı gagasıyla gerçekten korkunç bir görünüşü vardır. Kudretli pençeleri ve güçlü bacakları, yırtıcı kuşların arasında onu eşsiz kılar.Tüyleri gri renktedir. Bu gri tonlar yer yer koyu, yer yer açık şekilde bedeninde yer alır. Gözleri koyu kahve, bazen de kırmızı renkte olabilir. Başının üstünde bir sorguç bulunur. Harpia kartalı uçarken tiz çığlıklar atar. Bu duyanları ürperten bir sestir.
Yuvalarını ağaçların yüksek kısımlarına yapan harpia kartalının dişisi 2 yumurta dünyaya getirir. Yavaş gelişen yavrular doymak nedir bilmezler. Anne ile baba, onları doyurmak için tropikal ormanı dehşet içinde bırakan akınlara girişirler.
Maymunların, tembel hayvanların (slot) ve iri kuşların üzerlerine korkunç bir kuvvetle inen harpia kartalı, onları sivri pençeleriyle öldürür.Besin listesi oldukça geniştir. Gözüne kestirdiği tüm memeli hayvanları avlayabilir. En sevdiği et, maymun etidir. Bunun dışında ufak kuşlar, sürüngenler ve kemirgenler ile de beslenir. Oldukça güçlüdür. Maymun gibi iri bir avı bile uçarken pençeleriyle taşıyabilir. Yakın zamanlarda yapılan araştırmalarda, bu kartalın avlanırken farklı ses teknikleri uyguladığı tespit edilmiştir.
Harvard Üniversitesi'nde yapılan araştırmalarda, avlarını ararken harpia kartalının kafasındaki hotozların (tüylerin), farklı titreşimlerinden yararlandığı ortaya çıkmıştır. Ses dalgalarını avlanırken oldukça iyi kullanmaktadır.
Harpia kartalının nesli tükenmeye başlamıştır. O yüzden koruma altına alınan türler arasında yer alır.
Tüyleri Oldukça Kıymetlidir
Bu Güney Amerika kuşunun gri renkteki tüyleri yurdunun yerlileri için çok kıymetlidir. Gezgin D'Orbigny, harpia kartalının yerliler tarafından yavruyken yuvasından çalındığını, büyütüldüğünü ve sırf tüyleri için esir tutulduğunu anlatır.
Canlı bir harpia kartalına sahip kişi, yerlilerin arasında varlıklı bir kimse sayılır. Kuşları beslemek, orman içerisindeki yolculuklarda taşımak, yılda iki kere kuyruk ve kanat tüylerini yolmak yerli kadınların görevidir. Bu tüyler Güney Amerika yerlileri arasında adeta para yerine geçer.
Yılmaz Aydın – Gizemli Bir Halkın Tarihi Aztekler
Yılmaz Aydın – Gizemli Bir Halkın Tarihi Aztekler
ebup
https://turuz.com/book/title/Gizemli+Bir+Elin+Tarixi-Aztekler-Yilmaz+Aydin-2007-353s
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)